Her gün aynı yoldan yürüyorsun. Aynı kalabalık, aynı trafik, aynı karamsar haberler. Ay sonunu hesaplamak, yarına dair umut kurmaktan daha öncelikli hale gelmiş. Hayatın seni yavaş yavaş yuttuğunu hissediyorsun. Giderek ağırlaşan bir sistemin içinde, ne kadar eğitimli olursan ol, emeğinin karşılığını alamadığın bir çarkta dönüp duruyorsun.
Bu satırları okurken içinden geçen o cümleyi tahmin edebiliyorum: “Ben burada daha ne kadar dayanabilirim?”
Merak etme, bu hissi yaşayan tek kişi sen değilsin. Özellikle son yıllarda, Türkiye’deki ekonomik sıkışıklık, sürekli değişen gündem, belirsiz gelecek ve artan toplumsal baskılar, birçok beyaz yakalıyı içsel bir sorgulamanın eşiğine getirdi. Her şey yolunda gibi görünse de, içinde kıpırdayan bir boşluk var: Daha sakin, daha güvende ve daha özgür bir yaşam mümkün olabilir mi?
İşte tam bu noktada devreye giriyor o uzak gibi görünen ama aslında cesaret ettiğinde o kadar da zor olmayan seçenek: Amerika’da yeni bir hayat kurmak.
Belki yıllardır düşündün ama hep erteledin. Belki de ilk defa bu kadar ciddi düşünüyorsun. Ama gerçek şu: Amerika’da yaşamak hayal değil. Green Card çekilişi, yüksek lisans veya dil okulu fırsatları, şirket sponsorluğunda alınabilecek çalışma vizeleri ya da yatırım yoluyla oturum seçenekleri gibi birçok farklı yol var. Her yol kendi içinde farklı zorluklar barındırıyor, evet. Ama unutma: Şu an yaşadığın sıkışmışlık duygusu da kolay değil.
Bu blog yazısında sana sadece vize türlerini anlatmayacağız. Aynı zamanda bu yola çıkmadan önce neler hissedebileceğini, nasıl hazırlanabileceğini ve kendi hayat hikayenin kontrolünü nasıl geri alabileceğini konuşacağız.
Eğer içinde bir yerlerde “Ben bu ülkede ömrümü tüketmek istemiyorum” cümlesi yankılanıyorsa, belki de bu yazı senin için bir başlangıç noktasıdır.
Haydi, birlikte bakalım: Amerika’da nasıl bir kapı seni bekliyor olabilir?